24 Haziran 2015 Çarşamba

Kleopatra'nın Hikayesi

Kimine göre şehvetli bir kadın, kimine göre yaşlanmayan bir Tanrıça kimine göre ise ihtiras dolu kötü bir ruh.. Zamanında hakkında çok şeyler yazılmış ve düşman Romalılar tarafından karalandığı için araştırıldığında farklı bir kadın çıkıyor karşımıza.. İşte Kleopatra hakkında ki gerçekler.

Fiziksel özellikleri; Her şeyden önce kısa boyluydu. Vücudunun çok güzel olduğu söylenemezdi, ancak hatları düzgündü. Gözleri ve teni açık renkteydi. Bütün bu özellikler aslında çok doğaldı. Çünkü Kleopatra, bir Mısır kraliçesi olmasına karşın Yunan soyundan geliyordu. Kleopatra'nın fiziksel özelliklerinin en somut kanıtı ise, Sezar'ı daha 23 yaşındayken Roma'da ziyaret ettiği dönemde heykeltıraş Stefanos'a verdiği çalışma... "Eskilino'lu Venüs" olarak bilinen bu heykelin, Kleopatra'nın aslına en sadık heykeli olduğu, yaklaşık tüm bilim adamları tarafından kabul görüyor.

Kleopatra'nın yüz yapısına ilişkin en iyi belge ise, Berlin Müzesi'nde korunan ve üstünde Kleopatra'nın resmi bulunan madeni para... Üçgen bir yüz hattına, iri ve uzun bir burna, dar bir alna sahip... En tipik özelliği ise alt dudağı... Kalın ve etli alt dudağı, Ptolemaios Hanedanı'ndan geldiğinin en somut kanıtı...
Karakterine gelince... Kraliçenin saray entrikaları konusunda uzman olduğunu herkes kabul ediyor. Ancak unutmayalım ki, 18 yaşındayken kokuşmuş bir krallığın iplerini elinde tutuyordu. Üstelik, bütün bölgenin tek hakimi olan Romalılar'ı da göz ardı etmemek gerekiyor. Bu bağlamda, kendisini her zaman ünlü Mısır firavunlarının varisi olarak görmesine rağmen, Kleopatra böylesine karmaşık dengelere sahip bir ortamda, Yunan geleneğinden gelen, gerçekçi ve ayakları yere basan bir politika izlemek zorunda kalmıştı. Entrikalar çevirmek, siyasal rakiplerini zehirlemek, komplolar kurmak ve ihanet, aslında Mısır kraliçesinin politik öncelikleri değildi.

Bunların hepsi, İlkçağ'ın ve özellikle, Roma sarayının vazgeçilmez siyasal numaralarıydı. Ancak, Kleopatra'nın bunları yapmasının yanı sıra, çok büyük sulama kanalları inşa ettirdiğini, özellikle köylülerin yaşam düzeyini yükseltmek için önemli iyileştirmeler yaptığını, ne yazık ki çok az tarihçi yazıyor.
Kleopatra, Petra kralı Abdül ve Romalı bir ressamla yaşadığı küçük birkaç kaçamak dışında, sevdiği insanlara (Sezar ve Antonius) hep sadık kaldı. O, zayıflamış Mısır Krallığı'nın, özellikle doğudan gelen Pers tehlikesi karşısında, Roma ittifakı olmadan, kendi başına varlığını koruyamayacağını görmüştü. Roma ile her zaman bir ittifak aradı. Ama bunun, asla tam boyun eğme anlamına gelmemesi için çabaladı. Amacı, Roma ile birlikte eski Mısır'ın, Firavunlar Mısırı'nın gücünü yeniden yaratmaktı. Büyük İskender'in hayali olan bu büyük imparatorluğun başına da, Sezar'dan olma oğlu Sezarion'u uygun görüyordu.
Kleopatra gerçeği tablosunu, eğitimiyle tamamlayalım. Mısır kraliçesi, tarihçi Plutarkhos'un belirttiği gibi "güzel olmaktan çok, zeki ve kültürlüydü"... 54 yaşının tüm olgunluğu ve şöhretinin zirvesini yaşayan Sezar'ı sadece güzelliğiyle baştan çıkardığını ileri sürmek, tarihi biraz zorlamak olur. Kleopatra, tam 12 dili mükemmel derecede konuşuyordu. Mısır'a 300 yıl boyunca hükmeden Ptolemaios Hanedanı'nın hükümdarları arasında Mısır diliyle konuşan tek kişi Kleopatra'ydı. Ötekiler, sarayda Yunanca konuşmayı tercih ederlerdi. Kleopatra efsanesine ilişkin mutlaka düzeltilmesi gereken son bir nokta da, engerek yılanıyla intihar etmesi... Rakotisli eski köle Eudomon'un ona gönderdiği incir sepetinin içinde bir yılan vardı, ama ölüm engerek yılanından değil, gerçek bir kral kobradan geldi.

Kleopatra çocuklarının tahta geçmesi için Octavius’la anlaşmaya çalıştı ancak başaramadı. M.Ö. 30 yılında Marcus Antonius, Kleopatra’nın öldürüldüğünü sanarak intihar etti.

Hükümdarlığı ele geçirmek için yaptığı başarısız bir teşebbüsten sonra, Kleopatra da intihar etti ve tarihteki yerini aldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder