7 Ocak 2016 Perşembe

Türk Tanrı ve Tanrıçalar

TÜRK TANRILARINDAN

ÜLGEN
Ülgen, Türk mitolojisinde (Tengricilik döneminde) Türklerin iyilik tanrısıdır. Tek Tanrı inancında Göktanrının oğlu ve Gök Aleminin Hükümdarı olarak görülmüştür. Bai Ulgan, Ulgan gibi adlarla Sibirya kavimlerince de yaratıcı tanrı olarak anılır.

Göğün on yedinci katında oturan Tengere Kayra Kan’dan ‘dönüşüm’ yoluyla yaratılan göksel üç tanrı sıralamasında ilk sırada yer alan ve göğün on altıncı katında oturduğuna inanılan, hava durumunu, verimliliği ve doğurganlığı yönettiği kabul edilen, sonraları işlevlenerek Göktanrının yerini alan tanrı; Bay Ülgen.

Ülgen’in “Karakuş, Karşıt, Buura-Kan (Pura Kan), Burça Kan, Yaşıl Kan, Er Kanım, Baktı Kan” adında yedi oğlu, Ak Kızlar ve Kıyanlar diye adlandırılan dokuz kızı vardır.

Ak Kızlar, Kamların esin perileri olan Tanrı Ülgen’in dokuz kızı. Tanrısal saflıkları ve güzellikleri nedeniyle ak olarak anılırlardı. Herkese saz olan Gamsız guguk kuşu ile oynaşıp, gülüşüp, eğlenirlerdi. Ak, Altay Türkçesinde cennet demekti. Şaman davullarına resimleri yapılır, kimi zaman da putları şaman cübbelerine dikilirdi.

YABAŞ KAN
Erlik’in yedi -ya da dokuz- oğlundan biri olduğuna inanılan ve yer altındaki ve yer yüzündeki kötülükleri yönetenler arasında yer aldığına inanılan ve kamla Erlik arasında ara buluculuk yaptığı kabul edilen mitolojik karakter.

YAŞIL KAN
Yedi Altay boyundan olduğuna inanılan ve doğanın yeşillenmesini, yani doğanın doğumunu yöneten olduğu kabul edilen, Ülgen’in yedi oğlundan biri.

ALDATICI
Yeraltı tanrısı Erlik’in insanların canını alması için yeryüzüne gönderdiği ve onun elçisi olduğuna inanılan kötü ruh. Ölüm meleği. Bu inanç Türklerin başka dinlerin etkisinde kalmalarıyla oluşmuştur.

Altaylılara göre ölü bir evden çıktıktan sonra Aldacı denilen kötü ruhlar evde kalır. Bunun için o evden yedi gün dışarıya eşya verilmez ve içeriye de alınmaz. Ev, yedi gün sonra temizlenir ve ancak sonrasında o eve girilip yemek yapılır.

ALTAY HAN
Altaylar’ın Tengricilik inancında, güçlü bir Yer Su dağ ruhudur. Altaylar onun Altay dağlarının en yüksek zirvesinde oturduğuna inanırlar. Tek tanrılı bir din olan Tengricilik dininde çeşitli ruhlar bulunmaktadır. Ancak bunların hiçbir tanrı değildir. Türklerde her yerde var olan Tengri vardır.

ERLİK HAN
Eski Türklerin ve Moğolların inancı Tengricilikte yeraltı aleminin efendisidir. Tengri’nin oğlu (günümüzde iblis olarak kullanılan bir tür cin) olmasına rağmen kötülüğü simgeleyen bir tanrıdır.

Altayların bir yaradılış efsanesine göre Erlik Han, dünyanın yaradılışında Tengri’ye karşı fenalık yapmış ve Tengri onu ceza olarak yeraltı aleminin efendisi yapmıştır.

Erlik Han, yeraltı aleminin en alt katında yeşil demirden bir sarayda, gümüşten bir tahtın üzerinde oturur. Orada kendine koyu kırmızı parlayan ve çok az ışık veren bir güneş yaratmıştır. Emrinde dokuz semerli boğası vardır.

Tanrıya fenalık eden Erlik Han lanetlenmiştir, Tanrı “Sen bana hile düşündün, fenalık ettin, senin halkın da hep hileciler, fenalık düşünenler olsun der.” ve yarattığı karada dokuz dallı çam ağacının dokuz dalından kendi halkını türetir. Erlik bu halk benim olsun der tanrıya. Tanrı da ona git kendi halkını kendin bul deyip Erlik’i geri çevirir. Tanrının halkının bu ağacın yalnız doğuya bakan 5 dalından istifade etmelerine izin verilmiştir. Kalan 4 dal yasaklamıştır. Erlik gidip bu halkı baştan çıkarır. Erkek olan Törüngey ile dişi olan Eje, Erlik’in şu sözüne kanarlar “Bu 4 dal aslında size yasak değildir, meyveleri de pek tatlıdır. Dilediğinizce yiyin.” Erlik sonra ağaca bekçi bulunan yılan uyurken ağzına girer ve ağaca çıkar, Eje’ye müsaade ettiğini söyler. Bunun üstüne Eje meyveden yer, Törüngey’in de ağzına sürer. Tanrı durumu fark eder ve Erlik’i yer altına gönderir. Eje’ye “Sen benim sözümü tutmadın bundan sonra gebe kalasın ve doğum sancıları çekesin” der. Yılana “Sen benim sözümü tutmadın, bundan böyle Şeytan- diye bilinesin, herkes seni ezmeye öldürmeye çalışsın” der. Törüngeye “Sen benim sözümü tutmadın, 9 kızın 9 oğlun olacak ve hepsinden sen sorumlu olacaksın, insan neslini sen çoğaltacaksın”der. “Hepinizi hanemden kovuyorum, dünyaya gönderiyorum, burada sizi ben beslerdim, ben korurdum, artık kendinizi besleyip koruyacaksınız, bir daha da sesimi duymayacaksınız” diye ekler. Böylece Erlik insanoğluna ilk kötülüğünü etmiş olur. Kıranları yapan tanrıdır.

KAMBAR ATA
Kambar Ata Sibirya Türklerinin, özellikle Yakutların ve Altayların Tengricilik inancında, atları koruyan ruhtur.

KARA HAN
Kara Han ya da Kayra Han, Altaylılar, Ostyaklar veya Yakutlar gibi bazı Sibiryalı toplumların mitolojilerinde göğün 7.nci katında oturan yüksek derecede bir tanrı.

Altayların yaratılış efsanesinde dünyanın yaratıcısı olarak gösterilir. Kara Han bu efsanede ayrıca tüm Tengricilikte yeraltı aleminin tanrısı olarak tanılan Erlik Han’a ceza olarak yeraltı aleminin tanrısı olma görevini verir.

KEREY HAN
Kerey Han (ya da Kerey); Yeraltı tanrısı Erlik’in yardımcılığını da yapan dokuz oğlundan biri, kötücül bir ruhtur.

MAY-ATA
Altay mitolojisinde, Ülgen’in, göğün üçüncü katında oturduğuna inanılan iki oğlundan biri. Ülgen’in, insanların hamisi ve piri sayılan oğlu.

TENGERE KAYRA KAN
Tengere Kayra Kan (ya da Tengere Kayra Han); Altay topluluklarında, varlıkların başlangıcı, insanoğlunun anası ve atası olduğuna inanılan, göğün on yedinci katında oturarak evreni yönettiği, kendi özünün taşması yoluyla üç yüksek tanrıyı yarattığı, bunların ilkinin Bay Ülgen olduğu kabul edilen Göktanrı.




TÜRK TANRIÇALARINDAN

GÜN ANA
Gün Ana Altay Türklerinin Tengricilik inancında güneş ile birlikte Gök Aleminin en yüksek katında oturan, güneş tanrıçası olarak görülebilecek kutsal bir varlıktır. Bu inanca göre gün ana insanların ilk büyük annesi, ve Ay Dede ilk büyük babasıdır.

SATILAY
Satılay Sibirya Türklerinin, özellikle Yakutların Tengricilik inancında, bir kötülük ruhu ya da tanrıçasıdır. Diğer Çor ruhları gibi, o da insanlara ruh hastalıkları ve kendini bilmemezlik getirir. Çaresiz kalmış ve umudu kesilmiş insanları intihar etmeye teşebbüs ettirir.

UMAY
Umay (Arapça:kelimesi Divan-ı Lügati’t-Türk’te, günümüzde ana rahmindeki plasenta kelimesini karşılayacak şekilde, “son, kadın doğurduktan sonra karnından çıkan sonu” olarak geçmektedir. Orhun Yazıtlarında da geçen Umay, Türk ve Moğol mitolojisinde bir bereket tanrıçası olup hamilelerin, doğmuş ve henüz doğmamış çocuklar ile hayvan yavrularının koruyucusudur.

Tengricilik inancında Tengri’den sonra gelen en önemli tanrısal varlıktır. Eski Türk yazıtlarında Tengri’nin yanında ara sıra sadece onun adı geçer. Diğer tanrısal varlıkların adı eski yazıtlarda geçmez.

Umay, bir çocuk doğacağı zaman oraya varır ve gök alemindeki Süt gölünden getirdiği bir damlayı çocuğun dudaklarına sürer, ona böylece dirilten bir Ruh verir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder