12 Ekim 2015 Pazartesi

Kadım Bir Sır... Melekler ve Cinlerin Savaşı 2. Bölüm



★ Ve sonra biri çıktı ortaya, Bi’run Şatan gürleyerek seslendi onlara: “Toplanın cin halkı!” 

★ Cinler toplandılar ve Bi’run Şatan’ın emirlerini dinlemeye başladılar.

★ “Dünyaya yayılın ve gördüğünüz her yere yerleşin, çoğalın! Yaşadığınız her yeri inşa edin ve yaşanır hale gelene dek çalışın.” Bi’run Şatan’ın buyruklarına itaat ettiler ve yeryüzünün efendisi olarak yayıldılar dünyaya. Yerleştikleri yerlerde çoğaldılar ve kabileler kurdular. Bakir dünya, bin türlü cin ile dolmuştu. Öyle ki, yaşamadıkları hiçbir yer yoktu artık.

★ Bi’run Şatan huzursuzdu. Krallığı bütün dünyayı kuşatmış ve güçlenmişti, ama içinde yenemediği bir zulmet büyüyordu. Ve toprağa su düştü...

★ O sırada Arş’tan bir melek iniyordu. Avuçlarında bir damla suyla geldi Melek Yusuf. Yeryüzüne indiğinde dünya kor halindeydi. Suyu alevlerin üzerine bıraktı yavaşça ve alevler sönmeye başladı.

★ Yusuf ağır adımlarla yerküreyi adımlıyordu. Dünyaya yayılmış cinlerin kendisini düşmanca izleyişlerini görmüş, korkmuştu. Görevini yapmak zorunda olmasaydı, bir an bile orada durmak istemezdi.

★ Cinler öylesine çoğalmışlardı ki; gökyüzünü ve yeryüzünü doldurmuşlardı. Kanatlı olanlar havada, kanatsız olanlar da karada birbirlerine girdiler. “Bizim sınırlarımızı ihlal ediyorsunuz!” “ Hayır, siz bizim sınırlarımızı ihlal ediyorsunuz!” Cin kabileleri arasındaki bu küçük anlaşmazlıklar, gitgide büyüdü ve büyük bir savaş çıktı. Dünya akıl almaz bir gaddarlığın pençesindeydi. Yeryüzü kana bulanmıştı.

★ Yusuf bütün olanları korkuyla izledi ve onlara seslendi: “Allah sizi bunun için mi yarattı? Allah size bunu mu emretti?”

★ Cinler onun sözlerini dinlediler. “Sen dünyaya suyu getirdin ve ateş iklimini yok ettin. Eğer şimdi de savaşı bitirmek istiyorsan bizim tarafımızda ol ve başımıza geç. Senin sayende düşmanlarımızı yenebilir ve topraklarımızı genişletebiliriz.”

“Size suyu getiren benim, ama gönderen elbette Allah’tır. Neden ondan yardım istemiyorsunuz?”

Diğer cin ırkı ise onun kendilerinden olmasını istiyorlardı. “Allah senin yanında. Eğer bizimle birlik olursan, Allah bizim de yanımızda olur.”

★ Yusuf bunu görünce yeniden seslendi. “Şüphesiz siz sadece kendinize zulmediyorsunuz!”

★ Bi’run Şatan, halkının Yusuf’a tabi olmak istediğini gördü ve hizmetkarlarını çağırdı. “İçimdeki zulmetin sebebi işte budur.” Dedi. “Yusuf’tur.”

★ “Onu alın ve bana getirin, benim krallığımda nasıl olur da benim dışımda biri halkıma seslenir!”

★ Bi’run şatan’ın hizmetkarları Melek Yusuf'un çevresini sardılar ve onu, krala götüreceklerini söylediler. Yusuf direnmedi. Yanına gittiğinde, Bi’run Şatan nefretle bağırdı. “Sen benim yerime kral olmaya mı geldin? Neden halkım sana tabi olmak istiyor?”

★ Yusuf duyduklarından hiçbir şey anlamamıştı. “Benim, senin söylediklerinde bir ilgim yok Kral Bi’run Şatan” dedi. Cinlerin kralının içindeki zulmet gitgide büyüyordu. “Yeryüzüne nasıl geldiysen öyle geri dön Cennet’in meleği, senin burada işin yok!” diye kükredi Bir'un Şatan, nefreti o kadar ağırdı ki yer yüzünde ateş fırtınaları kopuyordu.

★ Yusuf ise bunu yapamazdı. “Beni Allah gönderdi, ancak o geri çağırdığında giderim.” Dedi.

★ “Öyleyse beni buna mecbur ettiğini bilmelisin aciz melek!”
Dedi Bir'un Şatan ve nefretinden doğan ateşlerle Melek Yusuf'u yaktı...

Arş ordularının komutanı Azazel ise olanları izliyordu... Onun sırası gelmişti, Cinler hadlerini aşmıştı...

Ve o büyük savaş başladı... Toprağın kanla yoğrulduğu o büyük savaş... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder