24 Ağustos 2015 Pazartesi

Mitolojik Canlılar 2

Goblin
 
Goblinler,  kötü  ruhlu,  huysuz,  zararlı,  çirkin  vücutlu  bir  cin  türüdür.  Boyu  bir cücenin ki ile bir insanınki arasında değişik uzunluklarda olabilir. Yer aldıkları hikâyeye ve kültüre göre, goblinlere değişik yetenekler ve şekiller atfedilir. İngilizce'de "goblin" herhangi bir başbelası küçük yaratığı ifade etmek için kullanılan genel bir terimdir. Bazı geleneklere göre, goblin ismi Gob veya Ghob'dan gelir. Gob (Ghob), cinlerin kralıdır.  
Simurg-Phoenix ya da Anka 
 
Simurg: Simurg veya  bir diğer  ismiyle  Zümrüdü Anka efsanevi  bir kuştur, tektir, erkektir. Pers  mitolojisi  kaynaklı  olsa  da  zamanla  diğer  Doğu  mitoloji  ve  efsanelerinde  de  yer edinmiştir.  Ayrıca  çoğu  zaman  sadece  “Anka”  olarak anılmıştır.  Halk  etimolojisinde ilişkilendirilen ilk öğe Farsça sī "otuz"dur. Bu kuşun küllerinden yeniden doğduğu söylenir,  yeniden doğuşun sembolüdür. Mistik kuş Simurg Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev bir yaratık olarak resmedilmiştir. Bir  antik  İran  tanımında  Simurg'un  ölümsüz  olduğu, Bilgi  Ağacı'nda(Yaşam  ağacı, Gaokerena'da) bir yuvası olduğundan bahsedilmiştir. Tüm bu zaman boyunca, Simurg o kadar çok  öğrenmiştir  ki  tüm  zamanların  bilgisine  sahip  olmuştur.  Simurg'un  yere  bereket bahşedeceğine ve dünya ile göğün arasındaki birliği sağlayacağına inanılır. Simurg ilahiliğin bir  sembolü  haline  gelmiştir.  Temelde  Tanrı’nın  yeryüzündeki  cisimlenmiş  yüzüdür. İyiliksever bir doğası olduğu ve kanatlarının bir dokunuşunun her türlü hastalık veya yarayı tedavi edeceğine inanılır. 
Phoenix
 
Yuvasında yeniden doğmak üzere kendini yakan kuştur. Hep tektir, erkektir. Eski Mısır  kökenli  efsanevi  ateş  kuşunun  Batı  mitolojisindeki  karşılığıdır.  Yunan  mitolojisinde Habeş  diyarında  yaşadığına  inanılıp  bir  kartal  büyüklüğünde  ve  çok  uzun  ömürlü  olduğu söylenmektedir. Gözleri yıldızlar gibi parlaktır. Ömrünün sonlanmakta olduğunu anlayınca, kuru dalları zamkla sıvayarak kendine yuva yapar ve üstüne kurulur. Kızgın güneşin yuvayı tutuşturup kendini yakmasının ardından küllerinden bir yumurta meydana gelir ve ondan da yeni  bir  Anka  çıkar.  Bu  sebeple  Hıristiyanlar  Phoenix’in  öldükten  sonra  tekrar  dirilmenin simgesi sayarak yorumlamışlardır. Tüm zamanlar boyunca, o kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahip olmuştur. Orta  doğu  tradisyonuna  göre,  Kaf  Dağı’nda  yaşar.  Bu  efsanevi  kuş  sembolizmlerinde simgelenen başlıca anlamlar, ruhsal aydınlanma, içindeki Tanrısallığı keşif ve reenkarnasyon olarak açıklanır. Phoenix sembolizminde kuşun yanması cehenneme iniş deneyimini, yeniden doğması ise arınılarak saf şuur halinin elde edilişini simgelemektedir. 
 
Sentor  
 
Sentorlar  Yunan  mitolojisinde  kısmen  insan ve  kısmen  at  görünümlü  yaratıklardır. Yarı insan ve yarı bedenli düşsel varlıktır. Genellikle kaba ve kötü yaratıklar olarak bilinirler. Sentorun sureti görenlere çok farklı ve ürkütücü gelmektedir. Yunan mitolojisinde sentorlar savaşçı, savaş yetenekleri gelişmiş, güçlü yaratıklar olarak tasvir edilmiştir. 
Griffon
 
"Griffon" veya "Griffin", genellikle aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı mitolojik yaratıktır.   Antik   Yunancada,   kıvrılmış,   kırık   anlamındaki "grýps  veya   gryphos"sözcüklerinden  türediği  düşünülür.  Griffinler  hakkındaki  bazı  efsanelerde  kuşun  türü söylenmezken, diğerlerinde kartal sözcüğü geçer. Yine anlatılara göre, son derece cesur ve gururlu hayvanlardır. Bunlar pençelerinde insan, at, hatta fil taşıyabilecek kadar büyüktürler.  
Sfenks 
 
Sfenks, kafası koç, kuş veya insan, gövdesi ise uzanan bir aslan şeklini alan heykel... İlk  önce  Antik  Mısır'da  rastlanan  Sfenks,  antik  Yunan  mitolojisinde  büyük  kültürel  önem taşımıştır. Sözcüğün Mısırca orijinal biçimi “kepes ankh” ya da “yaşayan heykel” anlamında “şeşep ankh”'tır. Mısır sfenksi antik bir efsanevi yaratıktır. Gövdesi uzanan bir aslan ve kafası genellikle  bir  firavunun  kafasının  şeklini  alır.  Gize  Sfenksi  doğuya  bakar  ve  pençelerinin arasında bir tapınak yer alır. Aslan gövdeli, insan başlı bu Sfenks doğan güneşi ve firavun için yeniden dirilişi temsil eder. Yüzünün doğuya dönük oluşu, Güneş Tanrısı RA'yı her sabah doğar doğmaz görmesi içindir.  Sfenks  tarihin  en  ünlü  bulmacasını  sorar kadim  öğretilerin  kapısından  geçmek  isteyenlere: "Hangi  varlık  sabah  dört  ayaküstünde,  öğlen  iki  ayaküstünde  ve  akşam  üçayak  üstünde yürür?" "O yaratık insandır. Çünkü insan bebekliğinde ellerini de ayak gibi kullanarak dört ayak  üzerinde  emekler,  yetişkin  halinde  iki  ayak  üzerinde  yürür  ama  yaşlandığında yürüyebilmek için bir de baston kullanır yani üçayaklı olur."  
Minotor
 
Yunan  mitolojisinde  yarı  insan-yarı  boğa  yaratık.  Özgün  sözcük  Minotor'dur  ve Yunanca "Minos’un Boğası" anlamına gelir. Klasik bir Yunan Efsanesi olan Minotor, öykü kısmı daha iyi anlaşılsın diye üç bölüme ayrılabilir. Girit’te hüküm süren güçlü kral Minos, gücünü  kanıtlamak  için  denizler  tanrısı  Poseidon’dan  ona  kurban  etmek  üzere  bir  boğa vermesini  ister.  Posedion  boğayı  Minos’a  verir.  Fakat  hayvan,  Minos’un  hoşuna  gider  ve Minos, boğayı kurban etmez. Bunun yerine başka bir boğayı kurban eder. Poseidon bunu fark ettiğinde  çok  sinirlenir  ve  Minos’un  karısını  boğaya  âşık  eder.  Minos’un  karısı  Pasiphae, boğayla çiftleşir ve boğa başlı, kuyruklu ama insan bedenli Minotor doğar. Minotor herkese zarar veren bir yaratıktır ve bunun üzerine Labyrinthos adlı, içinden kimsenin çıkamayacağı yapıya kapatılır. 
 
Hidra
 
Yunan mitolojisinde anlatılan üç başlı bir yaratığın adıdır. Hydra'nın nefesi bir insanı öldürecek kadar zehirlidir. Babası Typhon olan Hidra'nın Lerna gölündeki yuvası, ölümden sonraki dünya ile insanların dünyası arasındaki kapının tam ağzında yer almakta olup, Hidra ise bu kapının bekçiliği görevini üstlenmektedir. Hidra'nın öldürülmesinin çok zor olmasının sebebi kesilen her bir başın yerine iki tanesinin çıkmasıdır. 
Gorgonlar  
 
Yunan  mitolojisinde  keskin  dişli, saç  yerine  başlarında  canlı  yılanlar  olan, dişi canavarlardır.  Efsaneye  göre  gözlerine  bakanı  taşa çevirirler.  Gorgo  kökü  Yunancada “korkunç, berbat” demektir. Sivri köpek dişleri ve saçları  yerine de zehirli  yılanları vardır. Gorgonlar üç kız kardeştirler. Bunlar Medusa, Euryale ve Stheno'dur.  
Himera  
 
Diğer  adıyla  "Chimaira",  bir  canavardır.  Ağzından  ateşler  saçan,  büyük,  hızlı  ve güçlü, bir aslan, bir keçi ve bir de yılan başına sahip, ön kısmı aslan, orta kısmı keçi ve arka kısmı bir yılandır.  
Pegasus  
 
Yunan  mitolojisinde  kanatlı  attır.  Perseus  tarafından  kafası  kesilerek  öldürülen Medusa'nın kafasından ya da toprağa sıçrayan kanlarından doğduğu gibi iki değişik söylence bulunur. Rengi tamamen beyazdır ve uçmasına olanak veren iki büyük kanadı vardır. Uçarken havada  koşan  at  gibi  görünür.  Pegasus  doğar  doğmaz yeryüzünden  ayrılmış  ve  tanrıların diyarına uçmuştur. Zeus'un yıldırımları getirme görevini üstlenmiştir.  
Kerberos 
 
Yunan  mitolojisinde  Hades'in  yönettiği  ölülerin  bulunduğu  yeraltının  kapısında bekçilik  yapan üç  başlı köpektir. Kerberos Yunanca 'çukur iblisi' demektir. Dev zincirlerle bağlı olan bu köpeğin görevi yer altına giren ölülerin tekrar yeryüzüne çıkmalarını önlemektir. Kerberos özellikle kapıların, eşiklerin ve sınırların bekçisi olmanın arketipi olmuştur.  
Typhon (Typhaon)
 
Yunan  mitolojisindeki  en  korkunç canavar  olduğu  söylenen  Typhon, neredeyse bütün canavarlarının atası sayılır. Typhon, belden aşağısı yılan şeklinde, tanrıların dahi korktuğu dev bir yaratıktır. Yanardağ tanrısı olarak da tanımlanır. Annesi Gaia, babası Tartarus’tur.  Titanlar  gökten  kovulduktan  sonra  tanrılara  başkaldırır.  Yüz  başlı  olduğu, başından alevler saçtığı, gözlerinin ateşle parladığı söylenir. Ehidna'yla birleşerek canavarlar yaratır.  Kimi  söylenceler  göre  Zeus'la  savaşıp,  onu  yenerek  vücudunu  parçalar  ve  bir mağaraya gizler. Hermes ve Pan, Zeus'a yardım eder ve onu tekrar diriltirler. Zeus da Etna Dağı’nı üzerine atar. Yanardağın püskürttüğü lav ve alevlerin onun öfkesi olduğu söylenir. 
Dryadlar
 
Yunan mitolojisinde ormanlarda yaşayan ağaç perilerine verilen isim olup Yunanca "meşe  ağacı"  kelimesiyle  ilişkilidir.  Ormandaki  her  ağacın  bir  dryad'ı  olduğuna  inanılır, ağaçları korumak gibi görevleri vardır.  Kraken:  İskandinav  kökenli  efsanevi  deniz  canavarıdır.  Anlatılan  efsanelere  göre  bir  ada kadar  büyük,  bir  gemiyi  direk  tepesine  kadar  uzanan  kollarıyla  devirebilen  efsanevi  deniz yaratığı. Yunan mitolojisinde de adı sıkça geçmektedir.  
 
Ouroboros
 
Kendi  kuyruğunu  ısıran  bir  yılan  ya  da  ejderha  şeklinde  resmedilen  sembol. Kendini  yaratmayı  sembolize eden kuyruğunu  yutmuş  bir  yılan  şeklidir.  Sembol "doğanın ebedi döngüsü" 'nü ifade etmektedir. 
 
Trol
 
İskandinavya  folkloründe  geçen  ve  korkunç  gözüken,  insanımsı  devasa  yaratıktır. Troller  folklörde,  İngiliz  peri  masallarındaki  Ogreler  benzeri  şeytani  devlerden,  dağlarda yaşayan, dağa insanları kaçıran, vahşi ve daha insan benzeri yaratıklara kadar birçok farklı şekilde tasvir edilmişlerdir. 
Cüceler 
 
İskandinav mitolojisinde kısa boylu, madencilik ve taş işçiliğinde epey ustalaşmış bir ırktır. Gençliklerinden itibaren sakal bırakmaya başlarlar. Sakallar onlar için bir semboldür. Dayanıklıdırlar.
 
Kikloplar (Kyklop/cyclops)  
 
Alınlarının  ortasında  tek  bir  gözleri  olan,  kaba  saba  devlerdir. İnatçıdırlar;  kaba  kuvvetlerinden  ötürü,  demircilik,  taş  ustalığı  vb.  ağır  işlerle  uğraştıkları düşünülür. Korkunç derecede çirkin ve tedirginlik verici ölçüde güçlü ve tehlikeli oldukları için, Kikloplar Uranos tarafından Tartaros'a hapsedilmişlerdi. Titanlar Savaşı sonrasında Zeus tarafından özgürlüklerine kavuşturulan bu yaratıklar arasında Kikloplar, savaşta aktif bir rol oynamışlardır. 
 
Unicorn
 
Mitolojik  tek  boynuzlu  attır.  Kafasının  ortasından  düz  bir  boynuz  çıkar.  Saf  ve masum  olduğuna,  kanı  içildiğinde  kişiyi  ölümsüz  kıldığına,  bu  nedenle  öldürmenin  lanet getireceğine inanılan efsanevi bir hayvandır. Latince ismi olan Unicorn; "bir-tek" anlamına gelen “uni” ve boynuz anlamına gelen “cornus” sözcüklerinden türemiştir. 
 
Medusa
 
Yunan  mitolojisinde gözlerine  bakanı taşa çevirdiğine  inanılan  yılan saçlı, keskin dişli, dişi varlıktır. 
Tüm bu mitolojik figürler, semboller bizlere ayna tutar. Kişisel bilinçdışının içeriği, daha önce bilinçte  varolmuş  yaşantılardan  oluşur.  Kolektif  bilinçdışının  içeriği  ise  insanın  yaşam süresinde,  bilincinde  yaşanmamıştır.  Kolektif  bilinçdışı  Jung’un  “arketip”dediği  imajlardan oluşur. Bu imajlar insana atalarından aktarılırlar. Yalnız insanlık tarihinin değil, insan öncesi evrimin  de  ürünüdürler.  Arketipler,  insanın  vaktiyle  atalarının  geliştirmiş  olduğu  tepkilere benzer  eğilimler  göstermesinin  kaynağını  oluşturur.  Arketip,  ilkörnek  sözcüğüyle  eşanlam taşır.  Freud’un ortaya attığı ‘kişisel bilinçdışı” kavramına Jung, “kolektif bilinçdışı”’nı eklemiştir. Kişisel bilinçdışını kompleksler yönlendirirken, kolektif bilinçdışını “arketipler” şekillendirir. Arketip,  içgüdüsel  davranış  ve algılama  biçimleridir ve bunların  izi rüyalarda ve mitolojik hikâyelerde  bulunabilinir. “Bilinçdışı  bizi  bizden  daha  iyi  bilir.”  Arketipsel  imgeler  kendi doğalarında gizli olan sezgilerdir. Arketip, önsel ve ilksel algılama tarzlarıdır.“Sembol, bilinçdışı enerjisi tarafından harekete geçirilen ipuçlarıdır. Bilinçdışının kontrollü olarak bilince taşınması sağlıklı bir süreçtir.” “Jung, Akıl hastaları ve mitoslar arasındaki benzerliği  araştırmıştır.  Bunun  sonucunda,  akıl  hastasının  hayallerinin,  arkaik  simge  veimgelerden oluşan kolektif bir fondan yararlandığını keşfetmiştir.”  İnsan, Bütünün ve temelinin “öz”üne bakarak; sembol ve alegori sanatını uygulayarak, “her şeyi bir sembol” gibi kullanarak, analiz etmeyi, zıtlıkları ve tamamlayıcılıkları tespit ederek insanî  idrak  kapasitemizin  eksikliğini  de  düşünerek  sürekli  çaba  ile  Birliğe  ulaşmak  için çalışmaya devam eder. Hedef, insanın ve insanlığın özgürlüğüdür. Arketipler  yüksek  düzeyli  duygusal  anlamlarla  doludur.  Kadim  öğretiler,  "İnsan  gök  ile yeraltını  birleştirendir.  Mikroyu  makroya  bağlayandır"  der.  Semaya  "süper  ego",  inmesi gerektiği  yeraltına  da  "id"  dersek  "Kahraman"  ya  da  "Yolcu"  yeryüzünde  bir  nevi  köprü olarak "ego"sunda bunları tamamlayıcı bir biçimde birleştirirse, zıtlıkların sınavından geçerse ve  yataydaki  sıradan  düaliteden  geçip  dikeydeki  "Bir"  ve  "Bütün"ü  idrak  ederse, aydınlanmayı  yaşarken  benliğinde  hissedecektir.  Bu da  "id"  in  Ra'ya  ya  da  nasıl isimlendirilirse  isimlendirilsin  insani  idrak  kapasitemizce  tanımlanamayan  o  en  Yüceye kavuşması,  yatay  ve  dikey  enerjileri  daha  yüksek  seviyelerde  kesiştirerek  kendi  içindeki kutsal Öz'ü de tanımasıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder