18 Haziran 2016 Cumartesi

Sebe Suresi

Mekke döneminde inmiştir. 54 âyettir. Sûre adını, 15. âyette geçen Sebe isminden almıştır.


1.Hamd, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisinin olan Allah'a mahsustur. Hamd ahirette de O'na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
2.Allah, yere gireni, yerden çıkanı; gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. O, çok merhamet edicidir, çok bağışlayıcıdır.
3.İnkar edenler, "Kıyamet bize gelmeyecektir" dediler. De ki: "Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır."
4.Allah'ın, iman edip salih amel işleyenleri mükâfatlandırması için (her şey o kitapta tespit edilmiştir.) İşte onlar için bir bağışlanma ve bereketli bir rızık vardır.
5.Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışırcasına çaba harcayanlar var ya; işte onlar için elem dolu, çok kötü bir azap vardır.
6.Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilen Kur'an'ın gerçek olduğunu ve onun, mutlak güç sahibi ve övgüye layık Allah'ın yoluna ilettiğini görürler.
7.Yine inkar edenler şöyle dediler: "Çürüyüp ufalandıktan sonra sizin yeniden diriltileceğinizi söyleyen bir adamı size gösterelim mi?
8."Allah'a karşı yalan mı uydurdu, yoksa onda delilik mi var?" Hayır öyle değil! Ahirete inanmayanlar azap ve derin sapıklık içindedirler.
9.Onlar, önlerindeki ve arkalarındaki (kendilerini dört bir yandan kuşatan) göğe ve yere bakmadılar mı? Eğer dilersek onları yere geçirir veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Bunda, Rabbine yönelen her kul için bir ibret vardır.
10, 11.Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir lütuf verdik. "Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin" dedik ve "(Bütün vücudu örtecek) zırhlar yap, işçilikte de ölçüyü tuttur diye demiri ona yumuşattık. "Salih amel işleyin. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı görürüm" diye vahyettik.
12.Süleyman'ın emrine de, sabah esişi bir ay, akşam esişi de bir ay(lık yol) olan rüzgarı verdik. Erimiş bakır ocağını da ona sel gibi akıttık. Cinlerden de Rabbinin izniyle onun önünde çalışanlar vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden çıkarsa ona alevli ateş azabını tattırırız.
13.Cinler Süleyman için dilediği biçimde kaleler, heykeller, havuz gibi çanaklar ve sabit kazanlar yapıyorlardı. Ey Davûd ailesi şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır.
14.Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi. Süleyman'ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.
15.Andolsun, Sebe' halkı için kendi yurtlarında bir ibret vardı: Biri sağda biri solda iki bahçe bulunuyordu. Onlara şöyle denilmişti: "Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Beldeniz güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir."
16.Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim1 selini gönderdik. Onların bahçelerini ekşi meyveli ağaçlar, acı ılgın ve biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.
17.Nimetlere karşı nankörlük etmeleri sebebiyle onları işte böyle cezalandırdık. Biz (bu şekilde) ancak nankörleri cezalandırırız.
18.Sebe' halkı ile bereketlendirdiğimiz kentler arasına (her biri diğerinden) görülen kentler oluşturduk. Oralarda gidiş-gelişi belirledik (seyahati kolaylaştırdık) ve onlara da şöyle dedik: "Oralarda gece gündüz güvenlik içinde dolaşın."
19.Onlar ise, "Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzun konakları arasını uzaklaştır" dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve kendilerini darmadağın ettik. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.
20.Şeytan onlar hakkındaki zannını doğru çıkardı. İnananlardan bir grup dışında hepsi ona uydular.
21.Oysa şeytanın onlar üzerinde hiçbir hakimiyeti yoktu. Ancak ahirete inananları, onun hakkında şüphe içinde bulunanlardan ayırt edelim diye (ona bu fırsatı verdik). Senin Rabbin her şey üzerinde hakiki bir koruyucudur.
22.(Ey Muhammed!) De ki: "Allah'ı bırakıp da ilah olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın. Göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip değillerdir. Onların yerde ve gökte hiçbir ortaklıkları yoktur. Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktur.
23.Allah katında, onun izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz. (Şefaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, "Rabbiniz ne söyledi?" diye sorarlar. Onlar da "Gerçeği" diye cevap verirler. O yücedir, büyüktür.
24.De ki: "Size göklerden ve yerden kim rızık verir?" De ki: "Allah. O halde ya biz hidayet veya apaçık bir sapıklık üzereyiz, ya da siz!"
25.De ki: "Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu tutulmazsınız. Sizin işlediklerinizden de biz sorumlu tutulmayız."
26.De ki: "Rabbimiz hepimizi kıyamet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm verecektir. O gerçeği apaçık ortaya koyan,2 hakkıyla bilendir."
27.De ki: "Allah'a ortak tuttuklarınızı bana gösterin! Hayır! (Hiçbir şey Allah'a ortak olamaz.) Aksine O, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah'tır."
28.Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.
29."Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek" diyorlar.
30.De ki: "Sizin için belirlenen bir gün vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz."
31.İnkar edenler, "Biz bu Kur'an'a da ondan önceki kitaplara da asla inanmayız" dediler. Zalimler Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman hallerini bir görsen! Birbirlerine laf çevirip dururlar. Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, "Siz olmasaydınız biz mutlaka iman eden kimseler olurduk" derler.
32.Büyüklük taslayanlar zayıf ve güçsüz görülenlere, "Size hidayet geldikten sonra, biz mi sizi ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olanlar sizlerdiniz" derler.
33.Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, "Hayır, bizi hidayetten saptıran gece ve gündüz kurduğunuz tuzaklardır. Çünkü siz bize Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı emrediyordunuz" derler. Azabı görünce de içten içe pişmanlık duyarlar. Biz de inkar edenlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.
34.Biz hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, "Biz, sizinle gönderileni inkar ediyoruz" demişlerdir.
35.Yine, "Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur. Bize azap edilmeyecektir" demişlerdi.
36.Ey Muhammed, de ki: "Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler."
37.Ne mallarınız ne de çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir! Ancak iman edip salih amel işleyenler başka. İşte onlar için işlediklerine karşılık kat kat mükafat vardır. Onlar cennet köşklerinde güven içindedirler.
38.Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar var ya, işte onlar azap için hazır bulundurulacaklar.
39.De ki: "Şüphesiz, Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Allah yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerine başkasını verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır."
40.Allah'ın, onları hep birden toplayacağı, sonra da meleklere, "Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?" diyeceği günü bir hatırla!
41.(Melekler) derler ki: "Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. Hayır, onlar cinlere ibadet ediyorlardı. Onların çoğu cinlere inanıyordu."
42.İşte bugün birbirinize ne fayda ne de zarar verebilirsiniz. Zulmedenlere, "Yalanlamakta olduğunuz cehennem azabını tadın" deriz.
43.Âyetlerimiz apaçık bir şekilde onlara okunduğunda, "Bu sadece, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır" dediler. Bir de, "Bu (Kur'an), uydurulmuş bir yalandır" dediler. Yine hak kendilerine geldiğinde onu inkar edenler, "Bu ancak apaçık bir büyüdür" dediler.
44.Oysa biz onlara okuyup inceleyecekleri kitaplar vermedik. Onlara senden önce hiçbir uyarıcı da göndermedik.
45.Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Halbuki bunlar onlara verdiğimiz şeylerin onda birine bile ulaşamamışlardır. Elçilerimi yalanladılar. Peki, beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu!
46.(Ey Muhammed!) De ki: "Ben size ancak bir tek şeyi, Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkıp düşünmenizi öğütlüyorum. Arkadaşınız Muhammed'de cinnetten eser yoktur. O şiddetli bir azaptan önce sizin için ancak bir uyarıcıdır."
47.De ki: "Sizden herhangi bir ücret istemişsem o sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah'a aittir. O her şeye hakkıyla şahittir."
48.De ki: "Şüphesiz Rabbim gerçeği ortaya koyar. O gaybleri hakkıyla bilendir."
49.De ki: "Hak geldi. Artık batıl yeni bir şey ortaya çıkaramaz, eskiyi de geri getiremez."
50.De ki: "Ben eğer sapmışsam ancak kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer hidayete ermişsem bu da Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O hakkıyla işitendir, kuluna çok yakındır."
51.Sen onları, dehşetli bir korkuya kapılıp da kaçıp kurtulamayacakları ve yakın bir yerden yakalanacakları zaman bir görsen!
52.(Azabı görünce), "ona inandık derler" ama onlar için, artık uzak bir yerden (dünyadan)3 iman elde etmek nasıl mümkün olur?
53.Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi ve uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.
54.Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzuladıkları arasına bir engel konmuştur. Çünkü onlar derin bir şüphe içindeydiler.

13 Haziran 2016 Pazartesi

Astral Seyahat Kaça Ayrılır?

Astral seyahat kaç bölüme ayrılır bir inceleyelim.

Tahi mekan, tahi zaman diye 2 gurubumuz vardır.

Tahi mekan :

Mekan kelimesinden olayın zaten mekan değiştirme olduğunu anlıyoruz gel gelelim bu sistem kendi arasında kaça ayrılır.

*Bedenen astral seyahat
*Cin çekmesi ile güçlü bir akışla gelen astral seyahat
*Gayb boyutu açık kimselerin çokca deneyimleri ile yapılan astral seyehat
*Telkinli astral seyehat

( Bedenen yapılan Astral Seyahat )

Tahi mekan kelimesinin özüdür bu makama ermek için evliya ilim alimi veya maneviyatı çok yüksek olupta Allah tarafından çokca uzaklara yoğunlaşarak gitmek ve bedenende o uzak mesafeyi kat etmektir.

Örneğin Abdül Kadir Geylani gibi evliyaların üstadının Bağdat'tan bir aylık yola her akşam gidip gelmesidir.

Yada Cinlerin en güçlülerinde önce Asaf B. Behriye'nin Belkıs'ın tahtını konuşurken fark ettirmeden getirmesidir.

(Cin çekmesi ile yapılan güçlü Astral Seyahat)

Bu astral seyahat türü kişiye göre değişir. Cinin yardımı ile yapılır hatta bütün iş cine bağlıdır.
Uyumakla uyumamak arasındaki büyük enerji zayıflığı anında başlar ve ortalama 100 w gibi bir elektrik akımına uğrar ve ardında ise büyük bir ürperme ile bir anda bedeninizin havalandığını ve öyle bir hızlı hareketle çekildiğini görürsünüz ki bu astral seyahat değilde sanki bedenen uçuyorsunuz gibi olur bire bir yaşarsınız ve jet hızında yükselir, yükseklik korkunuz var ise çokca korkabilirsiniz.

Eğer cin ile dost değilde size düşman ise sizi korkutacağı şekillere sokarak eziyet eder.
Birde bu cinlerin farklı ve herkesin istediği tarz bir (astrala) çıkarışı vardır bu çokca nadir yaşanır bu astral ise gayet kontrolsüz yapılır sadece örnekle açıklayayım.

Örnek;

Kız gece yatağında terlemiş sıcaktan bunalmış halde idi birden kalkıp duşa girdi duşu bittikten sonra ise yatağına geri döneceği sırada birde ne görsün yatağında zaten kendisi yatıyor bir çığlık atmaya başlayınca birden yatağında uyandı.

Gayb boyutu açık insanların yani gerek ruhane cıkışları kolayda ve uzun zamandır deneyip başarılı olmuş insalar duru görü ve astral ile aynı oranlı olup uzak mekanlara anlık gidip gezebilirler.
Eğer giden kişi cinleri de görebilen birisi ise gerek cinleri gerekse ruhanileride görebilir.

( Telkinli Astral )

Bu olay en basiti ve işe yeni başlayanlar için bire birdir işin ehli bir kişi tarafından bazı görüntülere yoğunlaşması istenilir.

Yoğunlaştıkca ehil kişi belli bir yerlerde adayı gezdirir verdiği telkin ilgi ve yardımcı olması sebebi ile hayale benzeyen görüntüler gördürür ve zamanla bu görüntülerin içinden hayaller çıkar ve çıkan hayal ise belli bir süre sonra unutulur.

Sonrasında ise telkin Astralda doğru yerlere yönelik bir eğitim süreci başlar.

(Tahi zaman )

Adı üzerine zaman kelimesi aklımıza zamanda yolculuk getirir direkt olarak. Doğru mu sizce?

( Cevap: Doğru )

Ama bu zamanda yolculuk kelimesi bizi yanıltmasın bu yolculukta geleceğe dair bir şey yoktur geçmiş odaklıdır yani astral yapan bir kişi gayb aleminde perde açmış ise ruhani bir çıkışla geçmişte yanan olayı görüp orada olayı izleyip anlatabilir.

Bu işte Astral kadar duru görününde çokca iyi olması lazımdır.
Eğer aday cinlerle bağlantılı ise yardım alıyorsa olayı noktası noktasına gayet net görebilir ama buda büyük çalışma emek gerektirir.

Sadece geçmiş değil bu konuda kendini geliştirmek isteyen duru görüsü zayıf ise o an yaşanan bir olayı astral olarak izlemeye çalışarak kendini geliştirmesi lazımdır.

11 Haziran 2016 Cumartesi

Kelime-i Şehadet Nedir? Kelime-i Şahadet'in Önemi

Kelime i şehadet nedirKelime-i Şehadet anlamıKelime-i Şehadetin okunuşuKelime-i Şehadet Arapça ve anlamı,Kelime-i Şehadet okunuşu ve yazılışı bu sayfada derledik. İşte Kelime-i Şehadet hakkında tüm ayrıntılar.

Şehadet; Allah'ın davasına tanıklık etmektir.

Kelime-i Şehadet getirmek; islamın 5 şartından ilkidir.  Kelime-i Şehadet İslam'ın en özlü bir ifadesidir.

Kelime-i Şehadet Arapça yazılışı اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ

Kelime-i Şehadet okunuşu: "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü" demektir.

Kelime-i Şehadet anlamı: Ben şehadet ederim ki (tanıklık ederim ki), (Yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki) Allah"tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki (tanıklık ederim ki), Hz. Muhammed Aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür.

Kelime i Şehadet ve Onun dil ile ikrarının hükmü ile ilgili hadisler

Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ben, insanlar Allah'tan başka ilahın olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın elçisi olduğuna şehadet edinceye, namaz kılıncaya, zekat verinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Bunları yaptılar mı, kanlarını, mallarını bana karşı korumuş (emniyet altına almış) olurlar. İslam'ın hakkı hariç. Artık (samimi olup olmadıklarına dair) durumları Allah'a kalmıştır" (Müslim'deki rivayette "İslam'ın hakkı hariç" ibaresi mevcut değildir.)
Ravi: İbn-i Ömer
Kaynak: Buhari, İman 17; Müslim, İman 36, (22)


Hz. Peygamber (sav) ashabıyla otururken bir adam gelerek gizlice bir şeyler fısıldadı. Ne gibi bir sır tevdi etmişti bilmiyorduk. Nihayet Hz. Peygamber (sav) onu açıkladı. Meğerse o zat, münafıklardan birini öldürmek için izin istiyormuş. Adama: "Peki o Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi bulunduğuna şehadet etmiyor mu?" diye sordu. Adam: "Hayır o şehddeti ikrar etmiyor" dedi. Hz. Peygamber (sav): "Namaz kılıyor mu2" diye sordu. Adam: "Hayır namaz da kılmıyor" deyince, Hz. Peygamber (sav): "Allah'ın öldürmekten beni men ettiği kimseler işte böyleler!" buyurdu.
Ravi: Ubeydullah İbnu Adiy İbnu'l-Hıyar
Kaynak: Muvatta,Kasru's-Salat 84, (1, 171)


Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğini haber verdi: "Kim Lailahe illallah der ve Allah'tan başka mabudları reddederse, Allah onun malını ve kanını haram kılar. (Samimi olup olmadığı) meselesi Allah'a aittir." (Yine Müslim'in bir başka rivayeti "Kim Allah'ı birlerse" diye başlar ve yukarıdaki şekilde devam eder (38. hadis).)
Ravi: Tarik el-Eşca'i
Kaynak: Müslim, İman, 37, (23)

10 Haziran 2016 Cuma

Açık Hissetme / İç Sesi Dinleme



Durusezi ya da Açık Hissetme 


Durusezi, içsel bilme yeteneğimizdir. Daha iyi bilinen sezgisel yeteneklerden biridir ve geliştirilmesi ve kullanılması görece daha kolaydır. Örneğin;hiç az önce insanlar arasında tartışma yaşanmış bir odaya girdiğiniz ve bu durumu hissettiğiniz oldu mu? Bunun nasıl gerçekleştiğini biliyor musunuz?Enerji odada gezinmeye devam ettiğinde, durusezi yeteneğiniz yoluyla tartışmaya neden olan duyguları fark edersiniz. Diğer bir değişle,az önceki anlaşmazlığın doğurduğu huzursuzluğu ve negatif enerjiyi hissedersiniz.